05 Tem 2023

Buket Güngen

Bir değişimi başlatmak, bir hedefe gitmek veya bir alışkanlığımızı değiştirmek istediğimiz halde neden erteliyoruz? Aslında cevabı basit, direndiğimiz için erteliyoruz. Ruhen, bedenen ve zihnen hazır değilsek o değişikliği yapmıyoruz ve direnmeye başlıyoruz ve neye direnirsek onu daha çok büyütüyoruz hayatımızda. Böylece de erteleme tuzağı başlıyor. Yarın yaparım, öbür gün yaparım, haftaya yaparım diye ertelemeye devam ediyoruz.

Aslında konfor alanlarımızdan çıkmaya cesaret edemeyişimiz de bizi etkiliyor. İşte bazen cesaret etmemiz, atılım yapmamız, risk almamız gerekiyor ki artık öğrenme alanına geçebilelim. Sürekli aynı noktada kalırsak gelişmemiz pek mümkün olmuyor. Bununla beraber sürekli aynı noktada kaldıkça da; “Benim hayatım hep aynı, hiçbir şey değişmiyor, hiçbir şey istediğim gibi olmuyor.” gibi şikayetler başlıyor.

Peki biz ne yapıyoruz bu noktada? Hem şikayet etmeye devam ediyoruz hem de durumu değiştirmek adına hiçbir adım atmıyoruz ve istediğimiz hayatı aslında erteliyoruz. Hayatımızdaki atılımı gerçekleştirmek için öncellikle ertelemeyi bırakıp, bir adım atmamız gerekiyor. Şunu her zaman hatırlayalım. Attığımız adım istediğimiz gibi sonuçlanmazsa bu bir başarısızlık değil, tecrübe olacaktır. Kazandığımız tecrübeler sayesinde neyi değiştirerek adım atmamız adına yeni bir yol öğrenmiş oluyoruz. Aslında her tecrübeyi bir kazanç olarak görmeye başladığımız zaman hayatımızda bir sürü kazancımız oluyor. O zaman daha olumlu bakmaya başlıyoruz.

Peki ertelemeyi bırakıp değişimi başlatmak için adımlar nedir? Öncellikle ilk adım, gerçekten ne istediğimizi belirlemek, İkinci adım, bu değişimi gerçekten istemek yani bu değişimi sağlayabileceğimize dair gerçek bir inancımızın olması, Üçüncü adım, bu değişimi gerçekleştirmek için o davranış haline geçmek. Dördüncü adım ise bu değişim için kendimize bir fırsat vermek çünkü kendimize fırsat vermezsek hiçbir zaman bu değişimi gerçekleştiremeyiz.

Bir de bulunduğumuz noktayı analiz edip adım attığımız takdirde ertelemekten de uzaklaşmaya başlıyoruz. Örneğin şu an A noktasındayız ve hedef olarak B noktasına gitmek istiyoruz; Peki bu aradaki yolda neler yapabiliriz? Nasıl bir yol alabiliriz? Şu anki kaynaklarımız nedir? Şu anki potansiyelimiz nedir? Kendimize neler katabiliriz? Kimden yardım isteyebiliriz? Kimlerle kontağa geçebiliriz? Veya kendi başımıza bu hedefi gerçekleştirebilir miyiz? diye bakmamız gerekiyor.

Ondan sonra da küçük ve planlı adımlarla ilerleyebiliriz. Bir anda çok büyük bir hedef koyarsak gözümüzde büyüdüğü için ertelemeye başlıyoruz. Ufak ufak adımlarla her zaman ilerlemek daha kolay oluyor. Yani şöyle düşünün; otuz günlük bir süreci düşünün. Her gün bir adım attığınız zaman otuz gün sonra ne olacak? Otuz adımınız olmuş olacak. Onbeşinci günde bir dönüp baktığın zaman zaten on beş adım bile atmış olacaksınız. Yani hedefe giden yolu yarılamış bile olacaksınız. Tam tersine ben ilk günden otuz adım atacağım diye bakarsak gözümüz korkuyor ve ertelemeye başlıyoruz, hatta vazgeçiyoruz. O yüzden kendimize daha mantıklı ve gerçekçi hedefler koyarsak ilerlememiz de ve değişimi sağlamamız da daha mümkün olacaktır.

Erteleme tuzağına düştüğünüzü fark ettiğiniz anda kendinize artık şu soruyu sormayı hatırlayın; “Ben neye direniyorum?”

Buket Güngen