1 Ağu 2022

Selin Kılıç

Kurumsal hayatın bir parçası iken, çok ama çok çalışmak istediğim bir birim vardı. Bir gün (o zamanki) hayallerimin görevi teklif edildi. Rüya gibiydi. Ama bir tek şart vardı, 36 yaşında, yaklaşık 300 gündür evliydim. Doğurmayacaktım! Şart bu kadar basitti (!)

Çoook sevdiğim kurumuma ve hayallerime gücendiğim gün işte o gündü. 360. gün bir anda, evlilik tazminatımı alıp ayrılma kararı verdim. 1 hafta sonra öğrendim ki kızım, Rana’m 2,5 aydır karnımdaymış.

20 gün sonra kendi şirketimi kurdum. Bu defa çok nettim, sadece Kurumsal Eğitimlere ve Danışmanlık projelerine odaklanacaktım.

Bugün, şirketim 5, Rana’m 4,5 yaşında. İşime de, kızıma da çoook aşığım ❤️

Son dönemde şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bir çok farkındalık çalışması yaptığını gözlemliyorum. Hem kurumsal hayatta 15 yıl çalışmış hem de 5 yıldır bir kadın girişimci olarak yoluna devam etmekte olan bir annenin bakış açısını bu yazımda sizlerle paylaşmak isterim. Elbette konunun bilgi boyutunu da irdeleyeceğiz.

Pandeminin hayatımıza girmesi ile birlikte yaşamsal önceliklerimiz doğal olarak kariyer önceliklerimizin önüne geçti. Okula giden çocuklarımız evden öğrenim görmeye başladı. Bakıcılarından destek alamaz olduk. Hatta ailenin diğer destekleyici üyelerini de korumak amacıyla görüşmelere ara verdik. Sadece bu sebepten kaynaklı kariyerine son verip eve dönen çok sayıda çalışan anne tanıyorum.

Toplumsal olarak genel mitlerimiz, çocuğa annesinden daha iyi kimsenin bakamayacağı ve hatta çalışan annelerin çocuklarının daha az mutlu olacağı yönünde. Acaba gerçekte de böyle mi? Peki annenin mutluluğu tek değişkene mi bağlı? Neden diğer ebeveynler çalıştıkları için suçlu, eksik, pişman hissetmezken anneler mental refahını kariyerinden vazgeçmeye bağlıyor?

Genetik olarak anne ve baba kromozomlarından oluşan bireyler psikolojik olarak baktığınızda yine iki bütünleyici unsura bağlı. Çocuğun gelişiminde anne-baba, birinci dereceden aile üyeleri ve hatta en çok temasta olduğu diğer bireyler de rol oynuyor.

Kurumlar, babalarımızın bu sorumluluğu paylaşmaları adına şahane çalışmalar yapmaya başladı. Uzun babalık izni, karne günü izni, bakıcı desteği ilk aklıma gelen örneklerden. Burada babaların da yaşamsal refahını artırmak çocukların ve ailenin mutluluğunda belirleyici etken olacaktır.

Elbette kadın istihdamına sadece ebeveyn olan kadının durum değerlendirmesinden ziyade geniş bir perspektiften bakmalıyız. Evlenerek kariyerini terkeden, eşinin işinden kaynaklı şehir-ülke değişimi sebebiyle çalışma hayatına son veren, kocasından fazla kazanırsa hane içerisinde huzursuzluk yaşanır mantığıyla başarı motivasyonunu aşağı çeken bir çok örneğimiz de mevcut.

Mitlerden bahsetmişken, evin tüm ekonomik ihtiyacını erkek görmek zorundadır argümanı ise evlilik içerisinde erkeği oldukça yalnız hissettiriyor. Sağlık veya herhangi bir başka zorunlu hal dışında ortak bir hayata ‘evet’ dedikten sonra o bahçeyi birlikte güzelleştirme çabası paha biçilemez bir yolculuk.

Kadın istihdamında işverenden beklenen bir takım kolaylaştırıcı politikalar mevcut. Yapılan araştırmalar bunların başında esnek çalışma saatlerinin gelmekte olduğunu gösteriyor. Ayrıca erkeklerle eşit ücret, evden çalışma imkanı, erken emeklilik hakkı ve en en önemlisi kadın çalışan sayısının artırılmasına yönelik çalışmaların acilen güçlendirilmesi takip eden diğer faktörler olarak raporlanıyor.

Elbette kadın erkek demeden, dünya gelişip, dijital dönüştükçe saat bazlı ücretlendirilen freelancer siteleri sayesinde dünyanın her yerinden iş alabilme potansiyelimiz, yarı zamanlı çalışma şansımız var. Bunu başarabilmek için elbette kadın iş gücü noktasında önemli olan eğitim düzeyi ve mesleğin iş bulabilirliğidir.

İşte tam burada, kız çocuklarının, genç kadınlarımızın eğitimini destekleme çabamız tüm konunun mihenk taşı olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca, daima değişen yaşam stilleri ve bakış açılarıyla değerlendirilen Z jenerasyonunun toplumsal rollere ve kadın istihdamına yaklaşımının çok daha baskın ve güçlü olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Özetle, iş dünyasında cinsiyet farkı gözetmeksizin, başarıyla ilerleyen her bir bireyin yolculuğu daha eşit ve daha mutlu yarınlar için çabalamaktan geçiyor.

 

Selin Kılıç

Kurumsal Eğitmen
Girişimci ve Kobi Mentoru

Diğer Yazıları için tıklayın